|
SERAP
yaktılar mı eflatun çiçeklerini aşkın
saatler bozuldukça kırılıyor umutlar
taşlar bile gözyaşı düğümlüyor zamana
biri yaktı eflatun çiçeklerini aşkın
yanağı sis ve hüzün yaralı bir dervişin
uğultulu heyula sağanağı, küf böceği
pırlanta bir çocuğu ısırıyor ansızın
ve belki de yakındır usulca öleceği
yanağı sis ve hüzün yaralı bir dervişin
yeşil bahçeler midir, çöl müdür andığımız
boğuk sesi geliyor şişelerden erdemin
köpük mü, yoksa nedir, hakikat sandığımız
bülbülün hareminde alevlenen güllerin
yükselen yangınıdır belki aldandığımız
|
RÜVEYDA
Sular köpürmemeliydi rüveyda
kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım , şerbete değil
rüyalar nefret eder avare duruşumdan
kâbuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını
inkılâp bekliyorum.
|
YALNIZSIN
Bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü
Bİr akşam bulutların seyre döküldüğünü
Görürsün, hasretiyle sabah ezgilerinin
Bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin
Kuşlar öter, uçuşur, yeşil dallara konar
Umutlar yaprak yaprak alevlenir de yanar
Son mutluluk sesleri döküLür dudaklardan
İnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan
Rüzgar okşamaktayken anne gibi tenini
Gecenin kolları sessizce yakalar seni
Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını
Anlarsın yalnızlığı ve yalnız kaldığını |